Başlarken….

Nenem rahmetli bir işe başlarken “Allah utandırmasın oğlum” derdi, ben de “Rabbim utandırmasın” diyeyim öncelikle, utanacağım işlerin de içerisinde bulunmayı nasip etmesin. Başlarken yazmaya, hakkı, hakikati yazmayı ve eğer bir taraf tutacaksam da mazlumun, mağdurun, hakkın ve hakikatin tarafını tutmayı nasip etsin yaradan. 

Terör

Son yapılan Gara operasyonundan sonra iyiden iyiye konuşulur oldu HDP’nin kapatılması konusu.  Toplumda yeri olan bir söylem ama baktığımız zaman seçimle gelen bir partinin kapatılması demokratik bir fotoğraf karesi gibi görünmüyor. Fakat hangi demokratik seçim, askerimize, polisimize ve kamu görevlilerimize kurşun sıkan eli kanlı terör örgütünü destekleme özgürlüğünü verebilir, suç suçtur! Seçilmiş olmanız sizleri suç işleme konusunda ayrıcalıklı kılmaz, yargılanmayacağınız anlamına gelmez ve bu siyasi parti suçun kaynağı haline geldiyse bence derhal kapatılmalıdır.

Burada beni üzen esas şey, Hdp’ye oy veren insanların tavrıdır. Göz göre göre teröre destek veren insanları destekliyorsanız ya çok safsınız ya da iyi niyetli değilsiniz derim ben size. Tam da bu noktada aklıma Alev Alatlı hocanın şu sözü gelir, “Asl olan hakkın helal edilmesi olmalıdır, asl olan helalleşmek olmalıdır, helalleşmek mahkemede dava kazanmaktan daha üstün olmalıdır çünkü her yasal hak helal değildir ve olamaz.” Buyrun helallik alın şehit ailelerinden, alabilirseniz eğer.

Ekonomi

Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldikten sonra uygulanan temel ekonomik model, düşük faiz-yüksek kur politikasıydı. Uzun yıllar bu böyle devam etti ki döviz kurlarının bu denli yüksek olmasının sebebi budur. Doğru mudur? Yanlış mıdır? Tartışılır. Bana göre doğru tarafları daha ağır basmakta, ancak yüksek kurun da enflasyona sebebiyet verdiği de aşikar. Amerika ve Çin arasında uzun yıllar kur savaşları adı altında mücadele oldu, Çin kendi parasını bile isteye, zorla değersiz kılma mücadelesine girdi ve bunda başarılı da oldu. Amerika’nın güçlü tepkilerine rağmen ihracatını artırabilmek adına yaptı bunu.

Bugün gelinen noktada, ülkemiz zorunlu olarak yüksek faiz-düşük kur politikasına geçmek zorunda kaldı. Faiz ve enflasyon için sebep-sonuç tartışmaları çok yüksek dozda yapıldı ama gördük ki bu tartışmalar yararsız. Enflasyonu kur ve faizden bağımsız olarak düşürebilmek için tek gerçek üretmektir. Büyümeyi tüketim ile değil de üretim ile yapamadığımız sürece bu kısır döngüden çıkışımız mümkün görünmüyor. Sonuç olarak bu politika ile kur seviyeleri aşağıya geldikçe enflasyon düşecek, yabancı para cinsinden rezervlerimiz yavaş yavaş artacak ve günün sonunda faizlerin de kademeli olarak düştüğünü göreceğiz.

Pandemi

Malum pandemi herkesin belini büktü, tüm dünyayı perişan etti. Türkiye olarak pandemi ile mücadele de fena değiliz. Evet çok can kaybettik, kan kaybettik, ekonomik olarak sıkıntılar çektik ama Türkiye olarak halka hizmet götürme noktasında gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere nazaran iyi durumdayız. Uzunca bir süre çok dar bir zaman dilimi hariç, kısıtlamalar ile pandemiyi yönetilebilir durumda tutmayı da başarmışta bir ülkeyiz aslında. Ancak bu kısıtlamaların artık gevşetilmesi gerektiği kanaatindeyim, zira çocuklar ve 65 yaş üstü vatandaşlarımızın psikolojisi bozuldu bozulacak, durum vahim yani. İlaveten, özellikle restoran ve kafelerin de kontrollü olarak açılması lazım ki bu sektöre hizmet veren milyonlarca insanımız var. Devletimiz destek veriyor elbette ancak yeterli olduğunu düşünmüyorum. Kaldı ki aşılama çalışmaları başladı, toplumda bilinç oluştu, sürü bağışıklığı da bir oranda oluştu diyebiliriz. Bilim kuruluna buradan çağrı yapıyorum, kısıtlamaların azıcık gevşetilmesi halk üzerinde olumlu etki yapacaktır.

Sağlıcakla kalın dostlar….